Bir pazar günüydü. Çocuklar,
torunlar her hafta sonu olduğu gibi toplanmış gelmişler, akşam yemeği
için mutfakta hazırlıklar yapılıyor. Bu arada bir haftanın
değerlendirmesi yapılıp muhabbetin dibine vuruluyordu.
İkindi ezanı okunmaya başladı.
Camiye gitmeye niyetlenmişken “Baba!” dedi oğlu: “Cemaat olalım hep
beraber kılalım ikindiyi.”
“Tamam !” dedi.
Mahalle camisinin imamının,
cemaatinin onu görmeden rahat edemez olduğunu bilse de evde cemaat olup
evlatlarına, torunlarına imamlık etmenin daha güzel olduğunu düşündü.
Herkes hazırlıklarını yaptı, namaz
için sünnetler kılındı ve kamet getirilerek namaz kılındı. Selam verip
dua edildikten sonra herkes koltuklara oturunca oğlu: “Baba son
tahiyatta amma hızlı okudun ki ben Rabbena’yı yetiştiremeden selamı
verdin. Biraz yavaş okusan daha iyi olmaz mı?” deyince kafasının tası
attı Zeki Dayı’nın. “Bana bak! Beş vakit namazı kırkından sonra buldun!
Biz ilkokuldan beri namaz kılıyoruz. Senden mi öğreneceğiz nasıl namaz
kılınacağını, kıldırılacağını?!” deyip basıverdi fırçayı... |