Uzlaşmacı kişiliği, babacan
tavırları ile kimin ne sorunu varsa gelir, akıl danışır; aralarında bir
mesele olanlar tarafından arabulucu tayin edilirdi.
Çarşı camisinin, mahalle camisinin
eksikleri ondan sorulur, Ramazan ayı geldi mi vakıfların, Kur-an kursu
yöneticilerinin önüne düşüp esnaftan zekat toplanmasına yardımcı olur,
bir yetim evlenecekse mutfak eşyasından çeyizine destek sağlanır
kısacası bilcümle iyilik ve hayır işlerinde işi gücü bırakıp yola
düşerdi.
En çok severek yaptığı hayırlı
işlerden biriside gençler evlenirken ön ayak olmaktı. Bazan dünür başı
bazan kızını taliplisine vermeye pek gönüllü olmayan babalara ikna edici
olarak devreye girer ve düğün yapılana kadar da elini çekmezdi.
Bir gün yine gönülsüz bir babayı
ikna etmek için dükkanına gitmişti. Orası burası derken her itirazına
bir cevap verdi. Adamcağız köşeye sıkışmış biraz yumuşamıştı ama hala
teslim olmamıştı. “Bak Zeki dayı.” dedi “Sen hacısın, müslüman adamsın.
Oğlanı araştırdım, namaz kılmıyormuş. Ben namaz kılmayan adama kız
vermem daha üstüme gelme!” “Bana bak! Senin de oğlun var ve bildiğim
kadarıyla daha namaz kılmıyor, benim oğlan gibi cumalık! Kendi oğlunda
aramadığını elin oğlunda neden ararsın. Bunlar bizim çocuklarımız ise
vakit saatleri dolunca kılacaklar inşaallah.” deyince son kalesi de
yıkılan adamcağız: “Doğru söylersin, yapacak bir şey kalmadı perşembe
akşamı buyursunlar şerbet içmeye...” dedi. |