| 
				 
				Öyle böyle değil tam 7 haftadır Recep Çınar 
				kardeşimizin bir yazısından yola çıkarak aklımızın erdiği 
				zamandan itibaren Konya'yı ve Konya çerçevesinde yaşadıklarımızı 
				"Canım çekti bende yazdım" başlığı ile siz saygıdeğer 
				hemşehrilerimle paylaşmaya çalıştık. 'Üç sayıda bitirelim' 
				derken haftalık bir yazı serisi ortaya çıktı. 
				
				Öncelikle bizi yazılarımızın devam etmesi 
				konusunda cesaretlendiren dostlarımıza teşekkür ediyorum. 
				Kiminiz akranımız ya da aynı jenarosyondan olduğumuz için kendi 
				yaşadıklarınızı buldunuz yazılarımda ya da anılarımda. Hatta 
				bunu yorumları ile paylaşanlarınız da oldu. Kiminiz bizden yaşça 
				büyüklerimiz olarak keyif aldınız, bazı okurlar ise yaşamayıp da 
				duyduklarını okumaktan hoşlandı. Aslında yapmak istediğimiz şey 
				derinlik sahibi bu şehre ait bir şeyler paylaşabilmekti. Bu 
				şehirde doğmuş büyümüş, aşık olmuş, evlenip çoluk çocuk sahibi 
				olmuş, ticaret, siyaset, spor derken yarım asrı devirmiş bir 
				fani olarak karaladığımız satırlar umarım gelecekte hoş bir seda 
				olmanın ötesinde bu mübarek şehirin tarihine düşülmüş notlar 
				olarak yerini alır. 
				
				Zaman çok hızlı akıp geçiyor. Geri çevirmekte 
				imkansız olduğuna göre zamanı, yaşananları tarihe not düşmek 
				önemli hale geliyor. Daha not edilebilecek o kadar çok şey var 
				ki. Mesela damak tadına ilişkin şimdilerde faaliyetlerine son 
				vermiş ya da bizim gibi yarım asrı devirmiş lokantalardan ya da 
				fırınlardan hiç bahsetmedik dersek yeridir. 
				
				Şimdilerde Kemerli çarşı etrafını mesken tutan 
				Ramazan ve Kurban bayram arefelerinde açılarak şeker, kolonya, 
				balon, mendil, çorap, gömlek, pantolan gibi bayrama yönelik 
				satışların yapıldığı işporta tezgâhları, Eski Garajdan Aziziye 
				Cami önüne, Bedesten içinden Alaaddin tepesine kadar kurulurdu. 
				Bizler Ahmet Efendi çarşısında bulunan dükkanlarımızda kalarak 
				daha fazla harçlık alacağımızı bilmemize rağmen, mutlaka 
				Bedesten içinde tezgah açarak genelde çorap satmanın sonunda 
				kazanılan paranın keyfini yaşardık. Bu yazı serisinde bunlardan 
				da bahsetmedik. 
				
				Sakallıoğulları, Kırmızı Kütüphane, Üniversite 
				Kitabevi, Özler mağazası, Çumralılar Konfeksiyon, Kenanlar 
				Pastahanesi, Şanver Möble, Konyaspor tarihine altın harflerle 
				Yazılmış isimlerden Merhum Eşref Eşrefoğlu'nun Eski Tallal 
				pazarı yanındaki işyeri, Merkez Lokantası, Beyşehir Lokantası 
				gibi bugün büyük çoğunluğu artık kapanmış şehrin sembol 
				lokantalarına, mağazalarınada girmedik henüz. Avukatlar 
				sokağının kış geldi mi hiç erimeyen buz tutmuş halini, Eski 
				Garajın parke taşlı zemini üzerinde yata kalka yük taşıyan üç 
				tekerli veya at arabalarının koşuşturmalarını, lise yıllarımızda 
				her hafta mutlaka uğrayıp Diyot Kondansatör direnç gibi 
				malzemeleri aldığımız Kara elektronik, Ibrahim Dölekçap 
				mağazalarına da yer veremedik yazılarımızda. 
				
				Meram Belediyesi'nin restore ederek Konya'ya 
				kazandırdığı Augustus otelin sahipleri Mustafa amca ve 
				kardeşlerinin Ahmet Efendi Çarşısı'nın hemen yanındaki çukur 
				dükkanlarını ve karaborsa zamanında beş kilo şeker almak için bu 
				dükkanın önünde sıraya girenlerin kavgalarını, aynı zamanlarda 
				Toptancılar Çarşısı'nın karşısındaki Kulluk Petrolün ya da 
				Ankara caddesi başlangıcında bulunan Ata Petrolün önünde uzayıp 
				giden benzin mazot kuyrukları bugün için artık hayal oldu. 
				
				Et Balık kurumu önünde et kuyruğu, Tekel'in 
				önünde sigara kuyruğu gibi konulardan hiç bahsedip, yeni Nnsili 
				şaşkınlığa uğratmak istemiyorum. Bugün ailemizinde işyerinin 
				bulunduğu Türkiye'de mesleki siteleşmenin ilk örneği olan Kule 
				Site yanı Toptancılar Çarşısı'nın yapılış hikayesi ve site 
				ortağı esnafların 1974'lerde vakfedip “Türk 
				Anadolu Vakfı”na bağışladıkları taşınmazlar ile ilgili 
				paylaşacaklarımızı olabilirdi. 
				
				Adeta kardeş kavgası gibif yıllarca süren 
				Konyaspor, Konya İdmanyurdu mücadelesinin 12 Eylül sonrası nasıl 
				sonlandırılıp bugünkü Konyaspor'un doğuşu, Demirspor, Selçukspor, 
				Kültürspor, Stadspor, Etbalıkspor, Karagücü, Kromspor, Yolspor, 
				Şekerspor' lu bugünün 3.lig ayarındaki amatör kümede 
				yaşananları, memlekette yaşanan siyasi kavgaların aynen 
				yansıdığı şehirde stad içerisinde bulunan Tenis Kort, Aydınlık 
				Evler, Zafer Meydanı, Mevlana Caddesi, Şeker Hacıkaymak, 
				Uluırmak Altıyol gibi semtlerin Akıncı, Ülkücü, Solcu değişik 
				siyasi görüşlere mensup gruplar tarafından hakimiyet sahibi 
				olunduğu yıllardı o yıllar. 
				
				Birebir yaşadığımız 6 Eylül 1980 “Kudüs 
				Mitingi”ne yönelik gerçekleştirilen provakasyonları, aynı sınıfı 
				bırakın, aynı sırada oturduğu-muz arkadaşlarımızla farklı siyasi 
				görüşlerimizden dolayı yaşadığımız kavgaya varan tartışmaları 
				aslında tarihe not düşmemiz gerekir. 
				
				7 kardeşten oluşan anne tarafı akrabalarımızın 
				tamamının İstanbul'da olması sebebi ile her yıl yaz ve ara 
				tatilleri geçirdiğimiz, sonralarda ise gerek sportif 
				görevlerimiz, gerek ticari faaliyetlerimiz, gerekse 
				öğrenciliğimiz nedeni ile artık neredeyse Konya'dan fazla 
				bulunduğumuz İstanbul'a ilişkin en az beş yazı konusu 
				çıkartabiliriz. Demem o ki, şimdilik bu yazılarımıza nokta 
				değil, bir virgül koyarak, sizlerden bir nefeslik, bir solukluk 
				ayrı kalacağım. Ama inanın ki, yollarımız mutlaka kesişecek. 
				Yerini ve zamanını ben de bilmiyorum. Diyeceğim şudur ki; 
				şimdilik hepinize elveda. Şurada görüşürüz, burada buluşuruz 
				sözü veremem, ama gönül rahatlığı içerisinde size, sizi unutmama 
				sözü verebilirim.  |