| 
       
		Spor Genel Müdürü Mehmet Baykan, siyaseti çok istemesine 
		rağmen nasip olmadığını belirtirken, “Bazen sizin çok istediğiniz şey 
		hakkınızda hayırlı olmayabilir” diyor. Baykan’ın gönlünden geçen ise 
		Konyalıların birlik ve beraberlik içinde daha organize olmaları. 
		
		
		Diploma eksiğini hep yaşadınız sanırım? 
		
		Bu arada bir Açık Öğretim kaydımız oldu. Sınavlara 
		girdik, önce okul kazanmış olan ama o yıllarda çok not kırılıyor diye 
		tekrar kazanamadık. 12 defa İstanbul Hukuku bıraktıktan sonra sınava 
		girdim, açık öğretime katılayım diye. Bir de süreç içerisinde hep çıkan 
		öğrenci aflarında bunu yaptım, bir başvurum hatta askerdeyken 
		yapılmıştır. 1984-1985 askerlik dönemimiz. Evlilik, çocuklarımız. 
		Taşkentspor yürüyor bir taraftan. Her afta dilekçe verdim. Niye 
		verdiğimi bilmeden verdim, her öğrenci affında. Soranlara dalga geçtim, 
		çocuklara miras bırakılsın diye. Ve niye verdiğimizi yıllar geçtikten 
		sonra anladım. 2005 yılında son af çıktığında ve ben 2004 Meram Belediye 
		Başkanlığı aday adaylığında Yüksekokul mezunu olmamanın tabiri caizse 
		kazığını yiyince. 2005'te çıkan af, 2001'de çıkan aftan sonrasını 
		kapsadı. Eğer ben 2001 affına müracaat etmiş olmasaydım, 2005 affından 
		istifade etmiş olamayacaktım. Ve 2006'da başladık Hukuka. Özkaymak 
		Otobüslere 302'lere klimaları yeni takmıştı 1982'de ben İstanbul Hukuk'u 
		kazandığımda. Biz 2006'da uçakla vize-final İstanbul'a gidip gelmeye 
		başladık. Yaş ilerledi, otobüs çok çekilmiyor, ekonomik imkanlarımız 
		Allah'a şükür iyi. Ailemin anne tarafımın tamamı İstanbul'da. Öyle bir 
		mecramız var. Yaz tatilleri, 15 tatiller, sürekli İstanbul'a 
		geliş-gidişler bizi biraz uyanık yaptı. Onun sonrasında işte Futbol 
		Federasyonu, Amatör Konfederasyon. Yani konaklama imkanlarımız arttı, 
		geliş-gidişlerde vize, final girdikten sonrasında zaman değerlendirme 
		imkanlarımız arttı. Allah'a şükür 4 yılda sene kaybı olmadan tek ders 
		sınavına kalarak İstanbul Hukuk Fakültesini bitirdik. 
		
		
		Zorlamadı mı dersler, bu yoğunlukta? 
		
		Şu zorlukları yaşadık. Öyle oturayım, kapanayım 1 ay ders 
		çalışayım yok. Beyin dolu. 1 gün çalışacaksın, ertesi gün onu 
		satacaksın. Yani kafada bilgi tutmanın imkanı yok. Çünkü hard disk 
		durmadan bir şeyler sarıyor. Çalıştık, çok iyi not aldığımız dersler 
		oldu. Ortalama ile geçtiklerimiz oldu. Ama ciddi anlamda çalıştım. 
		
		Aradığımda M.Ali Aydınlar Bey'in cebi kapalıydı. Bir süre 
		sonra bana döndü. Kandilleştik, dedi ki "Bu hafta İstanbul'a gelirken 
		bir CV'ini getir" Ne olacak abi dedim. "Getir dedi, Biz diyorsak var 
		bişey" dedi. Sevgili dostum, yakın arkadaşım Göksel Gümüşdağ, Mehmet Ali 
		Aydınlar bir büyüğümüzle sohbet halindeyken Spor Genel Müdürü olarak 
		görev yapan arkadaşım görevden alınacak. Bizi önermişler. Böyle bir çok 
		şeye talip olup, olmamışken, Spor Genel Müdürlüğü görevi yani 
		bürokraside bir görev hiç aklımızda yokken, çünkü bürokrasi geçmişimiz 
		yok. 
		
		
		"Türkiye tarihinde ilk sanırım?" 
		
		İstisnai kadrodan geldik Genel Müdür olduk ve maraton 
		başladı. 
		
		"Genel Müdürlük çalışmalarınızı kamuoyu biraz biliyor. 
		Birçoğuna vakıf. Konya'yla ilişkiler Genel Müdürlükle nasıl gidiyor ? 
		Yani Konya'ya yeteri kadar destek verdiğinizi samimi olarak Konya'daki 
		bütün gazeteciler biliyor. Konya'nın desteğini yeteri kadar Ankara'da 
		hissedebiliyor musunuz ya da böyle bir desteğe üst düzey bir bürokratın 
		ihtiyacı olur mu?" 
		
		Şimdi bizim bürokratlığımız biraz farklı. Bürokrasideki 
		normal trendinde gelen arkadaşlarımız veya bugün Genel Müdür, Müsteşar, 
		Müsteşar Yardımcısı konumunda olan arkadaşlarımız,liseyi bitirip 
		Konya'dan ayrılan arkadaşlar. Aileleri hayattaysa Konya'da. Bilye boncuk 
		arkadaşları yani çocukluk arkadaşları Konya'da kalanlar Konya'da. Ondan 
		sonrasında film kopuk. 
		
		
		"Dışarıda gurbette okumuş, bitmiş" 
		
		Belki eşleri Konya'dan ama başka memleketten. Biz sürekli 
		Konya'da yaşadık. Yani 47 yaşında Genel Müdür oldum. 47 yılımız Konya'da 
		geçti. Biz Konya'dan kopuk değiliz. Bu kopukluk bir suçlama değil, 
		doğası gereği. Yani biz tam Mevlana metaforuna uygun bir noktadaydık. 
		Bir ayağımız hep Konya'da, diğer ayağımız dışarıda oldu sürekli. 
		Haftanın 2-3 günü dışarıdaydık, özellikle 2004'ten bu tarafa. 
		Ticaretimiz devam etti. Yani bugün Konya'nın her mahallesinde her 
		sokağında Zeki Dayı, babamın lakabıdır; ayrıca işletmemizin adı da Zeki 
		Dayıdır. Zeki Dayı'yı bilmeyen yoktur. Çünkü her mahallede bir bakkal, 
		market var. Geçmişte yaptığımız bayilikler var, yaygın şekilde 
		çalıştığımız. Biz zaten televizyonda çıktığımız zaman "Aaa bizim Mehmet 
		çıktı", "Bu da bizim Zeki Dayı'nın oğlu", "Bizim Başkan", "Bizim oğlan." 
		Diğer türlü bir arkadaşımız çok görünürlük noktasına geldiğinde medyada, 
		televizyonlarda yer almaya başladığında o zaman zaten "Bak şuranın şu 
		Genel Müdürü de Konyalıymış. Sen biliyor muydun? Bizim Ahmet Ağa'nın 
		oğluymuş" Ama bizim geldiğimiz hayat çizgisinden dolayı "Bu bizim 
		Mehmet. Bu bizim Başkan." 
		
		
		"Bizim oğlan” olma bazen dezavantajdır yaşıyor musunuz ?" 
		
		Yaşanmaz olur mu, yani hatta zaman zaman biz de 
		yaşatıyoruz altımızdakilere. Şimdi bir bakın. Eba Müslim Horasani 
		Hazretlerinin sözüdür, "Dostlarından emindiler, düşmanlarına 
		yaklaştılar. Yaklaşılan düşmanlar dost olmadı, dostlarından 
		uzaklaştılar. Yıkılmaları mukadder oldu." Bunu ben 1998 yılında kafama 
		yazdım. Nerede yazdım ? Yeni ASKF Başkanı olmuşuz. Karşı karşıya 
		olduğumuz arkadaşları kazanmaya çalışıyoruz. TES-İŞ Sendikasında Konya 
		Memiş Aytemiz Bey'in Başkan yardımcısı odasında okudum ve yazdım. Ve ben 
		yakınlarıma "Bu Bizim Oğlan" noktasında bu hatayı yapacağımı hissettiğim 
		anda bu söz aklıma gelir. Onun içinde bu muameleye maruz kalacağımız 
		zamanlar biraz agresif olurum. Bizim Oğlan önce olacak.  Uzayan kol 
		bizim olacak. Burhan abinin MEDAŞ eski genel müdürü sen iyi hatırlarsın, 
		Burhan Şahin; bir lafı var. "Bükemediğin bileği öpeceksin, ama 
		bükülmeyen bilek bizim olsun." Bizim Konya milliyetçiliğimiz belki biraz 
		farklı, daha farklı noktada. Gerek dağlılıktan gelen gerek  
		Konyalılıktan gelen. Bakın görevimiz gereği çok fazla konuşabilmek 
		durumunda değiliz ama Genel Müdür olduktan sonra attığımız adımlar kimi 
		arkadaşlarımızın aldığı görevler, yapılan bazı yatırımlar bunun 
		ispatıdır. Ve bunu anlatmak için bir ihtiyaç duymuyorum. Cenab-ı 
		Allah'ın alnımıza yazdığı kader çizgisine biz de sebebini işlediğimiz 
		zaman karşıma çıkabileceklere inanıyorum. Benim hedefimde Spor Genel 
		Müdürlüğü yoktu. 
		
		
		"Cenab-ı Hakk nasip etti" 
		
		Benim hedefimde siyaset vardı, olmadı. Benim hedefimde 45 
		yaşında Hukuk Fakültesini bitirmek yoktu. Bunlar niyaz, murat ve inat 
		meselesi. Bir şeyi fazla murat etmeyeceksin, ettin inat etmeyeceksin, 
		ettin fazla niyaz etmeyeceksin. Sebebini işleyeceksin, duanı yapacaksın, 
		biraz zorlayacaksın, sana gelecekse gelecek zaten. Onun için iyi niyetle 
		çalış. O kadar çok yaşadık ki, bize zarar vermek isteyenler, kendi 
		kendilerine zarar verdi. Ama bizi ikaz etmek isteyenler de ikazını 
		gerektiği şekilde yaptı. 
		
		
		"Edebine uygun" 
		
		Ya da birlikte yol yürümemiz gereken arkadaşlarımız 
		birlikte oldu. Ben bir yerlere gelirken asla ve asla biz kendimizi 
		getirmedik. Gelirken tek başına gelmedik. Bu gelişimizde pay sahibi 
		olan, yanımızda olan, samimi olan herkeste bizimle birlikte bir yerlere 
		geldi. 
		  
		
		“Konyaspor'a 
		çok ciddi katkılarınız oldu. Göreviniz gereği konuşamadınız, şu oldu, bu 
		oldu. Küstünüz ya da kırıldınız kupayı kaldırmaya gelmediniz. Biraz 
		orayı konuşsak" 
		
		Benim görevim değil ki kupayı kaldırmak. Ya da o kupayı 
		kaldırırken benim orada görünmeme gerek yok ki. Özde Konyaspor şampiyon 
		oldu ve Süper Lige geri döndü. Bu kazanım varken, kupayı gelip ucundan 
		kaldırmanın bize kazandıracağı bir şey... 
		
		
		"Sürpriz bir şampiyonluk mu oldu ?" 
		
		Yani demin dediğim mesele var ya alnımıza yazılmışsa, 
		sebebini işlemişseniz diye... 
		
		
		"O konuda rahat mıydınız Konyaspor'a yaptıklarınız 
		konusunda?" 
		
		Ama ben vicdanen, insanen Konyaspor konusunda sonuna 
		kadar rahatım. Görev süremiz sürecinde Konyaspor küme düştüğünde hep 
		Mehmet Baykan adı akla geldi. Düştüğü kadar da çıktı. Bu konuda çok 
		rahatım. 
		
		
		Bunca tecrübeden sonra Konyalı gençlere ne tavsiye 
		edersiniz? 
		
		Bizim gibi muhafazakar ailelere sesleniyorum. Korkmayın, 
		çocuklarınızı mutlaka ve mutlaka spor ile ilgilenmelerini sağlayın. 
		Spordan kimseye zarar gelmez. Çocuklarının mutlaka bir müzik aleti 
		çalmasını teşvik etsinler, her şeyden önemlisi yabancı dile özel önem 
		versinler. Son olarak çocuklarından kokmasınlar, temelinde helal lokma 
		olan çocuk doğru yoldan azmaz. Asıl azmaz, bal kokmaz. Kokarsa yağ kokar 
		çünkü aslı ayrandır.  Birde en önemlisi Konya'dan kötü adam çıkmaz. 
		Yırtık çocuklar yetiştirsinler, şayet kazançlarında haram yoksa, helal 
		lokma yedirdilerse korkmasınlar, gençlikteki her türlü haşerelik geçer 
		gider.  |