| 
       
		
		“Hacı, her cuma seni burada görüyorum. Elinde çantayla ne iş 
		yapıyorsun?” diye soran delikanlıya şöyle bir baktı ve... 
		  
		
		
		Rahmetli babasının manifatura satmaya geldiği zamanlardan beri bilirdi 
		buraları. Kendisi de  daha on beş yaşındayken bir kış günü emmisi ile 
		birlikte geldikleri Kulu’nun Ankara yoluna bakan bir köyünde bahar 
		gelene kadar kap kalaylamışlar, boş kaldıkça yoldan geçen otobüslere 
		bakıp onlardan birisinden sonraları eski garaj olarak anılacak günün 
		otogarında  ineceği günü hayal edip durduğunu anlatacaktı sonraları. 
		  
		
		
		Yıllar yılları kovalamış, işler gelişmiş sistem değişmişti. Biraz 
		pazarlama, tahsilat bahanesi ile biraz da haftada bir olsa da dükkandan 
		çıkmış olmak, eski dostlar ile muhabbet etmek faslından Kulu, 
		Cihanbeyli’ye gidip geliyordu. 
		
		
		 
		
		
		
		Ta eskilerden beridir birçok ilçede olduğu gibi Kulu’da da pazar kurulur 
		köyden kasabadan o gün ilçeye gelenler ile bir başka kalabalık yaşanır, 
		normal ticaret de bu kalabalıktan nasibini alırdı. İşte böyle bir cuma 
		günü gene Kulu’ya gelmiş ve işlerine bakıyordu Zeki Dayı. “Ne iş 
		yapıyorsun?“ diye soran genci hemen tanıdı. Eski müşterilerinden 
		birisinin oğluydu ve babasının elinden tutup dükkanına geldiği 
		zamanları, çocukluğunu biliyordu ama delikanlı baba dostunu 
		tanıyamamıştı. Bond çantasına rağmen yaş itibarıyla da pazarlamacı 
		olduğunun tahmini biraz zordu. 
		
		
		 
		
		
		
		“Sünnetçiyim!” dedi. Pazar yerinde sünnet yaparım, her hafta gelirim 
		daha önce beni görmedin hiç herhalde. Ben seni tanıyor gibiyim ama 
		çıkaramadım diyerek bir de pas attı. Pası almak nerde burnu bir karış 
		havalardaydı karşısındakinin! “İyi o zaman yaz geliyor, bizim İsveçliler 
		de  gelmeye başlar yakında. Çok sünnet yapılır köyde, birkaç kartını 
		verirsen seni arayalım. Şöyle bir elini cebine atar gibi yaptı: “Kartım 
		kalmamış, haftaya bu saatte burada  buluşalım o zaman vereyim” diye 
		cevap verdi. 
		
		
		 
		
		
		
		Tesadüf o pazar bir ahbabın torunu sünnet olacaktı. Hayırlı olsun 
		ziyareti esnasında sünnetçiden kart istedi başına talih kuşu kondu 
		diyerek ve aldığı kartvizitleri bir hafta sonra aynı anda aynı yerde 
		buluştuğu delikanlıya verdi. “Bak bakalım.”dedi. “İyi bak bana; sen beni 
		tanıyamadım amma ben senin baba dostunum.” 
		
		 
		
		Evet delikanlı nihayet hatırlamıştı 
		rahmetli babasının dostu büyüğünü... Sırtından ter boşandı, mahcup oldu; 
		ama iş işten geçmişti!  |