Konya’da takvim yaprakları kar ve soğuğun yoğun yaşandığı
Şubat 1985’i gösteriyordu.
Hâlâ
eski adı Beden Terbiyesi olarak bilinen kurumun iki katlı taş binasının
girişindeki spor servisi odasında
dönemin görevlileri rahmetli Rafet Kızılok, yine rahmetli Hasan
Kayımkaya ile şu an hepsi emekli, Allah uzun ömür versin; Ali Özdamar,
Yaşar Gümüş ve Mehmet Çetinbulut günlük rutin işleri ile uğraşıyorlardı.
Beden Terbiyesinin yaz kış açık olan spor servisi
odasının kapısı, soğukların o günlerde fazla olmasının etkisiyle
kapalıydı. Ama o gün kapı tıklatılmadan gürültü ve sert bir şekilde
açılması ile içerdeki tüm görevlilerin kaşlarını çatarak “Ne oluyor,
bu da kim?” diye soran gözlerle gelen kişiye baktılar.
657’nin tecrübeli memurları için bu giriş şekli pek hoş
karşılanmamıştı. Çünkü resmî
dairelerde; kurum çalışanları ya da işi düşenler iyi bilirler ki kapı
tıklanarak, vurularak içeri girilir ve maruzatlar böyle dile
getirilirdi.
Açılan kapıda ise yalnız başına, kara kaşlı kara bıyıklı
ve oldukça da heybetli sayılabilecek biri pervasızca duruyordu. Kapıyı
açış biçimi ve ilk görünüşte sinirli gibi gözüken keskin bakışları ile
içerdekileri korkutmuştu adeta.
Gelen misafirin donuk gözlerle bakması, evsahiplerinin
ise meraklı gözlerle soru işareti bakışmaları sonrasında kapıda dikilen
kişi önce biraz da yüksek bir ses tonuyla selamını vererek “Bana
bakın bana!” diyerek karşısındakilerin konuşmasına fırsat vermeden
devam etti. “Ben ilçemdeki, yöremdeki gençleri sporla buluşturmak
için amatör spor kulübü kurmak istiyorum!” Yine cevap falan
beklemeden “Bana yardım edeceksiniz, bana çay söyleyin, yemek
söyleyin; siz ne iş yaparsınız da?” diyerek adeta kükredi.
Masabaşında olacakları bekleyen hazirun rahat bir nefes
alarak “Hemşehrim çayla, yemekle bizi korkutamazsın o kolay”
söyleminin ardından. “Kulüp kurmak için tam yerine geldin, geç otur
şöyle bakalım” cümlelerini koro halinde hep bir ağızdan söylediler.
Tabi spor kulübü diyoruz ama futbol hariç diğer spor
branşlarının özellikle ilçelerde pek olmadığı yıllardan bahsediyoruz.
Gelen kişinin futbol takımı kurmak istediği daha söylemeden anlaşılacağı
üzere içerdekiler futbol branşına bakan Mehmet ağabeyin masasını gözleri
ile işaret ederek oraya doğru yönelmesini istediler.
Burada bir parantez açarak yeri gelmişken ömrünü amatör
futbola hizmet için adamış, 1 yıl önce emekli olan Mehmet Çetinbulut’u
kısaca tanıyalım. Adamış derken “İşi maaş alıyor tabi yapacak!”
diyebilirsiniz. Evet doğru kurumdaki görevi bu ama o mesai mefhumu
gözetmeksizin işini hayatının bir parçası olarak görmüş, adeta 24 saat;
fikstür, maç saati, lisans, cezalar, sahalar ve talimatlarla haşır neşir
olduğundan her şey ona sorulur, danışılırdı. Ayrıca kurallara sıkı sıkı
bağlı kaldığından dolayı pek çok kulüp yöneticisi ve antrenörü
tarafından da sevilmezdi. Kendisi de bu durumu bilir, espri ile “Bana
Konya amatör futbolunun Erol Taş’ı yani kötü adamı diyorlar zaten!”
derdi, gülerek.
Neyse biz mevzumuza geri dönelim. Gelen kişinin oturması
sonrasında kendini tanıtmasıyla başlayan sohbette; aklı başında,
oturaklı, öngörüsü kuvvetli, şakacı, dobra ve düzgün ifadelerle meramını
anlatan birinin olması ile ilk izlenimde dikkatleri üzerine çekmek için
böyle bir yol seçtiği anlaşıldı. Bu arada çaylar da geldi.
“Adım İsmail soyadım Görgülü, Doğanhisar ilçesinin
belediye başkanıyım”
diyerek başladığı sohbette daha önce ilçede bir spor kulübünün olduğunu
ama kapandığı bahisle kulübü tekrar açarak gençleri ve eski tüfek
futbolcuları bir çatı altında toplamak istediğini bir çırpıda
anlatıverdi.
Mehmet ağabey büyük bir ilgi ile karşısında konuşan
İsmail başkana bakarken lafın gelişi “Kolay
hallederiz”
sözünü duyan başkanın yüzündeki tebessüm daha da bir
belirgin hale geliyordu. “Aman Mehmet bey kardeşim lafta kalmasın,
beraber halledeceğiz, karışmam bak yakanı bırakmam!” lakırdısıyla
aba altından sopa göstermeyi de ihmal etmiyordu.
Uzatmayalım! Mehmet ağabeyin öncülüğünde; dernek, onay,
lisans ve diğer resmî
işlemleri için gerekenler yapıldıktan birkaç ay sonra kulüp tescili
gerçekleşti. İşlemler tamamlandıktan sonra başkanın son gelişinde Mehmet
Çetinbulut, “Bak başkan genç bir takım kur, altyapıyı da ihmal etme”
nasihatleri ile evraklarını teslim etti.
Doğanhisar’a dönüşünde İsmail başkanın kulüp adına
yapacağı ilk iş ilçede spora gönüllü kendisine bu konuda destek
olabilecek kişileri bulmak ve takımı onlara teslim etmek zorundaydı.
Çünkü belediye başkanı olarak ilçeye karşı sorumluluğu çerçevesinde
görevleri ve yoğun bir programı vardı. Araştırmaları sonunda ilçede
spora ilgisini bildiği ve bilgisine güvendiği en yakın arkadaşı Rahmi
Baştoklu, kulüp kurulurken zaten Doğanhisarspor’un resmiyette başkanı
idi ve antrenör olarak da görev yapmasına birlikte karar verdiler.
İsmail başkanın kulüp kurulurken Mehmet Çetinbulut’un
söylediği genç takım kur sözü aklından çıkmamıştı. Fakat ilçenin
geçmişte takımda futbol oynamış ‘ağır abileri’ bu genç takım fikrine pek
sıcak bakmıyorlardı.
Gel zaman git zaman Doğanhisarspor Kulübünün futbol
takımı Rahmi Baştoklu eşliğinde antrenmanlara devam ediyordu. Başkanın
da etkisiyle takımın ekseriyeti genç futbolculardan oluşmuştu. Resmî
müsabakalar başlamadığı için ‘Ben demiştim böyle olacağını!’
söylemleri henüz söylenemiyordu ve kimsenin sonuçların ne olacağını
bilememesi ile ilçede bir merak almış başını gitmişti.
‘Sayılı gün çabuk geçer derler’ ya maç günü gelip
çatmıştı. Yalnız öngörüsü kuvvetli İsmail başkan büyükler kategorisinden
önce gençleri görebilme ve ne yapacaklarını bilebilme adına genç takım
ligine de kayıt olmuştu. Genç takımın ilk maçı fikstür gereği
Doğanhisar’da oynanacaktı. Oldukça genç ve ilk defa maça çıkacak
çocuklardan oluşan takım kendi evinde oynadığı bu maçtan 18-0 gibi büyük
bir hezimetle lige kötü başladı.
Üç beş hafta böyle ilk maç kadar olmasa da yine farklı
yenilgiler İsmail başkanın oldukça canını sıkar. Bir vesileyle Konya’ya
geldiğinde Mehmet Çetinbulut’un yanına da uğrar, dert yanar. Durumun
farkında olan Mehmet ağabey “Canını sıkma başkan, başlarda böyle
sonuçlar olabilir çocuklar ilk maçına çıkıyor normal” der, devam
eder… “İlk sezon yenilirsin, ikinci sezon berabere kalırsın, sonrada
yenmeye başlarsın” sözleriyle moral vermeye çalışır. İsmail başkan
ise “Doğru söylüyorsun ama hadi genç takım neyse de yarın büyüklerde
ne yapacağım” diye sızlanır. Nasıl sızlanmasındı başkan çünkü
Doğanhisar’da eleştiriler almış başını gitmiş, başkana 18-0’ı hatırlatan
imalar bile yapılıyordu. Esnaf yarın A takımda da böyle çoluk çocuk
oynayacaksa yardım yapmayacaklarını ve desteklemeyecekleri dedikoduları
dilden dile dolaşıyordu. Hatta bazıları daha da ileri giderek “Farklı
yenilgileri kaldıramayız, ilçenin bir adı var bir şerefi var,
yapamayacaklarsa bıraksınlar, istemezük!” Söylemleri, kahve
köşelerinin yüksek sesle masaya yatırılan meselelerin başını çekiyordu.
Mehmet ağabeyin yanından ayrılan başkanın bu iyi niyet
temennilerine karnı toktu. Kafası karışıktı. Doğanhisar’a varıncaya
kadar düşündü, taşındı. Kararını verdi, kendi bacağını kendi kesecekti.
İlk işi, yakın arkadaşı Rahmi Baştoklu ile birlikte ilçenin futbolda
akil insanlarını toplantıya çağırmak olacaktı.
Ertesi gün belirlenen toplantı saatinde tüm davet
edilenler oradaydı. İsmail başkan toplantının açılışında “Arkadaşlar
bu ilçe bizim, bu takım bizim…” gibi bilindik basmakalıp sözlerle
konuşmasının devamını getirecekti ama arkalardan biri elini kaldırarak
söz istedi. Başkan bu el kaldırıp söz isteyene haliyle bozuldu, çünkü
akşamdan dersine çalışmış metin bile hazırlamıştı, üstelik belediye
başkanıydı ya. Daha süslü püslü laflar ederek toplantının açılışını
yapması gerekmiyor muydu? İçinde kızsa da istemeye istemeye buyurun
diyebildi. Söz isteyen şahıs ise “Başkan biz senin takım için
çalışmalarını yakından biliyor ve takdirde ediyoruz. İlçede
konuşulanları boşver bildiğini yap, çünkü doğru yoldasın. Rahmi hoca
zaten deneyimli, genç sporcularımızda zamanla iyi olacaklardır. Bu
çocuklarımız yanına da; Hayri, Şenol, Rafet, Ali, Nejdet, Metin gibi
tecrübeli genç arkadaşlarımızla harmanla olsun bitsin” diyerek,
devamında “Yeni kurulan bir takımdan fazla bir şey beklemek zaten
haksızlık olur. Gücümüz belli sahaya çıkalım, farklı skorlarla rezil
olmayalım yeter. Doğanhisar’ı centilmence temsil etmek, ismini bu
şekilde duyurmak hepsinden önemli” cümlelerinden herkes hoşnut
kalmış olacak ki salondan çıt çıkmamıştı.
Başkan, toplantının böyle kısa, öz ve sorunsuz
bitmesinden çok memnun kalmıştı, oldukça rahatladı. Kapanışı rahat rahat
yapabilirdi artık “Arkadaşlar öncelikle toplantıya iştiraklerinizden
dolayı hepinize teşekkür ederim. Biraz önce konuşan arkadaşımız açık
açık her şeyi söyledi, aklın yolu bir, ben de sizler de kendisiyle aynı
fikirde olduğumuza göre rotamız belli” Başkan bu sözlerle toplantıyı
sona erdirirken, bir başka amaçlarının da gençleri kötü alışkanlıklardan
uzak tutma adına herkesi kulübe; sahip çıkmaya, desteklemeye ve hep
birlikte yönetmeye çağırmak oldu.
Bu toplantı ile Rahmi hocanın da kafası rahatlamış,
eskilerle yenileri harmanlayarak bu kumaştan iyi bir elbise çıkartma
yolunda ümidi iyice artmıştı. Birlikteliğin yakalanması ile çalışmalar
son hızında sürüyordu. Ve o sezon büyükler kategorisinde maçlar başladı.
Durum iyi değildi ama sonuçlar çok da kötü değildi. Takımla ilgili genel
kanı; gençlerin tecrübesizliği, sakatlıklar sorun görülmesine rağmen
çoğu maçında şansızlık sonucu kaybedildiği herkesin ortak düşüncesiydi.
Bir sonraki sezonda buna yakın geçmesine rağmen iyi takım olma yolunda
gözle görülür bir umut parıltısı hissedilmeye başlanılmıştı.
Üçüncü sezonlarında gençler oynadıkça tecrübe kazanmış,
tecrübeliler futbollarını kalite ve performans olarak belli bir düzeye
çıkarmaya, daha doğrusu takım olarak vites yükseltmeye başlamışlardı.
Son iki sezon şampiyon olmanın yanına yaklaşamadılar belki ama kümede
düşmemişlerdi. İsmail başkan ise bu sezon bir üst lige çıkmalarının zor
olduğunu ama imkânsız olmadığını takıma aşılamaya karar vermişti.
33 yaşında dönemin en genç belediye başkanlarından biri
olan İsmail Görgülü futbolun yanı sıra kulübe ait folklar ekibi yöresel
yarışmalarda boy gösteriyordu. Yine o yıllarda Geleneksel Altıntesti
Yağlı Pehlivan Güreşleri adı altında gerçekleştirdiği organizasyonla
Doğanhisar ilçesinde spora farklı bir boyut getiren belediye başkanı
olarak tarihe geçmişti.
Ana konumuz amatör futbola yine dönecek olursak genç
takım inişli çıkışlı bir grafik çizgisi yansıtsa da büyüklerde başarının
uzak olmadığı herkesin ortak fikriydi. Takımların şimdilerde yaygın bir
şekilde kullandığı “O sene bu sene” adlı favori slogan, kim bilir
belki de o zamanlardan bu zamana Doğanhisar ilçemizden yayılmıştı.
Sezona iyi bir başlangıç yapan Doğanhisarspor’da o sene
bu seneydi artık. Grubunda Konya’nın tabiri caizse deve dişi gibi
tecrübeli rakipleri ile mücadele eden takım, ligi ikinci sırada
bitirerek bir üst lige çıkmak için baraj maçı oynama hakkı kazandı.
Baraj maçında rakip, ilimizin kurum kulüplerinden Yeni
Sağlıkspor idi. Rüştü, Ferhat, Hakkı, Feridun, Maradona Hüseyin, Kaptan
Ahmet gibi Konya amatör kümenin tecrübeli ayakları ile maçın mutlak
favorisi Yeni Sağlıkspor’du doğal olarak. Maç eski stadyum içinde 3 nolu
toprak sahada hakem Zeki Köklü idaresinde başladı. Karşılıklı atılan
gollerle müsabaka 1-1 bitmek üzereydi, Yeni Sağlıkspor’un kenar yönetimi
çaresiz, futbolcuları ise tüm hırslarıyla maça asılıyorlardı. Ama
karşılarında müthiş bir performans ve birliktelik sergileyen
Doğanhisarspor kolay lokma olmadığını herkese göstermişti. Tribünlerde
ilçeden gelen Doğanhisar’lıların ve İsmail başkanın heyecanı görülmeye
değerdi. Bu arada maç uzatmalara gitmiş, uzatmalarda da gol sesi
çıkmayınca penaltı atışlarına geçilmişti. Penaltı atışlarında heyecan
doruklardaydı ve bu gerginliğe dayanmak mümkün değildi, çünkü her iki
tarafta golleri atıyor, kaçırmıyordu. Son penaltılara gelindiğinde iki
takımda dörder penaltıyı da gole çevirmişti. Beşinci penaltıya gelen
Yeni Sağlıkspor’lu futbolcu penaltıyı kaçırınca, Doğanhisar’lılar
sevince boğuldu. Ama daha kazanmamışlardı çünkü son penaltı atışını gol
ile sonuçlandırmaları gerekiyordu. Çılgına dönen İsmail başkan, Rahmi
hoca ve diğer yöneticiler hep bir ağızdan “Durun susun, kimse
bağırmasın, son atışı gol yapalım” diye çırpınıyor, dua ediyorlardı.
Ve Doğanhisarspor’lu futbolcu topu penaltı noktasına dikip, derin bir
nefes aldıktan sonra, hakem Zeki Köklü’nün düdüğü ve içinden okuduğu
dualarla birlikte topa doğru koşmaya başladı. 3 nolu sahada ve
tribünlerde nefesler tutulmuş adeta çıt çıkmıyor, Yeni Sağlıkspor
camiası ise şaşkın bakışlarla topa doğru koşan futbolcuyu seyrediyordu.
Futbolcunun topa mesafesi belki 3-4 adımdı ama seyirciler için bu
mesafenin geçeceği üç-beş saniye de zaman durmuştu ve kalpler atmıyordu.
Uzatmayalım beşinci penaltı atışını gole çeviren Doğanhisarspor,
karşılaşmayı 5-4 kazanır ve bir üst lige yükselmeyi başarır. 3 nolu saha
yıkılıyordur, ağlayan, bağıran, birbirine sarılan, alkışlayan; varın
gerisini siz tahmin edin artık!
İsmail başkan sahanın ortasında savaş kazanmış komutan
gibi bir oraya koşuyor, bir öbür tarafa, futbolcularını ve Rahmi hocayı
kutluyordu. Sahanın içine kadar gelen hemşehrilerine sarılıyor;
“Sağolun varolun, sizler olmasaydınız başaramazdık!” sözleriyle
tebrikleri kabul ediyordu.
Ortalık sakinleşmiş, tebrikler sona ermiş; İsmail başkan,
yöneticiler, futbolcular hep birlikte usul usul soyunma odasına doğru
yol alırken arkadan kalabalığa doğru “Tebrikler başkan, tebrikler
arkadaşlar” sesiyle herkes sesin geldiği yöne doğru döndü. Bu tebrik
edeni bir kişi hariç kimse tanımadı, zayıf bir ses tonuyla “Sağolun
sağolun” mırıldanır gibi verilen cevabı kimse duymadı bile. Ama
İsmail başkan bu kişiye sarılarak “Allah razı olsun, sağ olasın
Mehmet bey kardeşim, çok teşekkür ederim” dediğinde, kendisini
tebrik eden Mehmet Çetinbulut ise “Aman başkan bu gençlere sahip
çıkın, birlikteliğiniz bozulmaz inşallah” diyebildi sadece.
Daha sonra kulüp başkanlığını da alan İsmail Görgülü,
uzun dönem antrenör olarak Cezmi Kolaş ile çalıştı. Ve yıllar yılı
kovaladı, seneler 1993’ü gösterdiğinde 1951 doğumlu İsmail başkan 42
yaşında hakkın rahmetine kavuştu. Son yıllarında rahatsızlığı nedeniyle
bastonla yürümesine rağmen bile Doğanhisarspor’u sahipsiz bırakmadı.
Antrenmanda, Doğanhisar’daki maçlarda hatta deplasman maçlarına bile
giderek takımı yalnız koymadı ve hep destekledi. Doğanhisarspor bu süre
zarfında belki kayda değer aman aman bir başarısı olmadı ama yıllarca
centilmence ilçesini temsil ederek, ilçe gençliğini; iyi ve ahlaklı
insan olma yolunda topluma kazandırdı. (Bence en büyük başarıda bu olsa
gerek!)
Doğanhisar gençliğine ve spora hizmet yolculuğunda
katkılarından dolayı;
ismi hâlâ
Doğanhisar
sokaklarında “Tuttuğunu koparan başkan” olarak zikredilen İsmail
Görgülü başkana, Allah rahmet eylesin dileklerimizle geçte olsa teşekkür
ederiz. |