Kirpiklerinde nem...gözlerinde buğu...
Sevr'den Mekke'yi seyrederken gördüm seni
Hüzünlüydün...
Sanki; Taif'te sen taşlanmışsın,
Sanki; necasetler boca edilmiş secdede
sana!
Sanki...
yokluk yılını yaşıyor gibiydin!
Sormak istedim;
Senin kaleler kalesi Kâbe'n varken
Ağlama duvarında mısın?!
Söyle; neden ağlarsın?!
Senin Hamza'namı kıydılar kalleşçesine?!
Senin emrini dinlemediler sanki Uhutta.
Terk edenler unutuldu da;
Şehid olanlar anılır hâlâ... unutma!
Hervelede gördüm seni...
İki mübarek tepe arasında.
Hani Hacer'in;
Yırtınırcasına bir o tarafa,
bir bu tarafa koşturduğu...
Safa ve Merve var ya...
İşte orda.
Geçmiş akçe dünyalıkların,
emanet evlatlarınla yaptığın gibi
Çalım satıyordun;
Kudüs'ü kurtarmışçasına!
Terk edip varlıklarını,
Çok çalışıp ta... Olmazları oldurdun da
Ebu lehebleri yordun mu; Musab'casına!
İnsan biriktirdin mi hiç?!
Medine'den altı genç...
yetmişiki olurcasına!
Dostların oldu mu;
Ebubekir... Ali gibi?
Ömerler yoldaşın... Abbaslar sırdaşın.
Taif'in nasipsizlerinden sonra;
bir köle gelipte;
teselli oldu mu sana?!
Sıkıntılar büyütür insanı,
vuruşa... vuruşa!
Bin defa mazlum ol da;
Zalim olma sakın bir defa!
Yokluğun Mekke'sinde yoktu münafıklar...
Çokluğun Medine'sinde çoktular unutma!!! |