Kanatlarında taşıyarak dünyayı,
süzülür gelir yarımadaya,
Şirket-i Hayriye martıları...
Sırtında İstanbul...
yokuşları tırmanır hamalı!
Seni anlattı dizelerde
Necip Fazıl... Yahya Kemal...
Nazım Hikmet... Atilla İlhan!
Hepsi bir müjdeyi yorumladı;
"Ne güzel asker, ne mübarek komutan!"
Kılıç hakkı Ayasofya
rüyalarımızı süsler elbet!
Her ezan vakti iç çeker!
Fatih,
Süleymaniye... Sultan Ahmet!
Derler ki;
Koca Sinan vurgundu Sultan Mihrimah'a.
Arz-ı veda ederken güneş yükseklerden...
Üsküdar kıyılarında Ay;
"merhaba" derdi suya.
Top koştururdu çocuklar
dikine dikine sokaklarında.
Kabadayılar yaşadı semtlerinde,
fukaralar korumalarında!
Sen aşk dolusun!
Var oldun olalı aşıklar yaşar koynunda.
Bir delikanlı doğdu bağrında,
sana vurgun... sana sevdalı!
Nakış nakış işledi her bir köşeni
yıllarca.
Hiç bu kadar emek veren oldu mu sana
asırlarca?
Yeniköy'de yalıları coştururken
piyanolar...
Mert'ler,
Laki'ler, Ali'ler
bahçelerinde omuz omuza oyunlar
oynadılar!
Dervişler "-hu" dedi tam tekmil hazır,
Yahya Efendi Dergâhında.
Denize nazır... Boğaz
ayaklarının altında!
Unutulmuş, terk
edilmiş
Bahriye'de
Mevlevihane
Dert edindi
müminler
imar edip
kavuşturdular asıl hale.
Baykuşlar
Boğazı
zincirleyecek kadar zeki;
Ebul-Feth, Kayzer-i Rûm,
gemileri karadan
yürütecek kadar deli!
Sürdü Haliç'e
küheylanını
Kükredi:
"Bir gece ansızın
gelirim,
katarım imparatorluğuma krallığınızı!"
Bir kez daha şahlandı
devlet-i ebed-müddet!
Genç Hakan oldu;
karaların ve denizlerin
sultanı!
İmparatorluksa;
kurulanın adı!
Korundu, kollandı;
Şeyhülislam...
Patrik...
Hahambaşı.
Endülüs'te kıtanın bir
ucunda;
Barbarlar tarumar etti
büyük medeniyeti...
asırlar sonra
Ey, ülkemin
çocukları,
Uyanık olmalı...
tetikte olmalı;
İstanbul Türk olalı,
İslam olalı
altı asır olmadı
daha...
UNUTULMAMALI!
|