Anılara kaldığımız yerden devam ediyoruz. Bu yazımın bir
bölümünde de sevdamız, peşinde koştuğumuz, yendiğinde sevindiğimiz,
yenildiğinde üzüldümüz Konyaspor'dan da bahsetmek istiyorum.
1986 yılı sezon başıydı hatırlayabildiğim kadarıyla. Bir
pazar günü ikindi vakitleri kalabalık bir grup ile birlikte heyecanlı
bir şekilde Yeni Meram gazetesinin önünde Mardinspor-Konyaspor maç
sonucunun cama asılmasını bekliyorduk. (şaşırmayın o yıllarda ya radyoda
19 haberlerini ya da TV'de 20.30 spor stüdyosunu bekleyip sonuçları
öğrenebiliniyordu) Coşkun Süer'in teknik direktör olduğu Konyaspor'un
5-1 mağlup olduğu sonucu gelince ortalığı bir uğultu kapladı. Öyle ya
Konyaspor -İdmanyurdu birleşmesinden sonraki bir kaç yıl 1. Lig hedefli
takım kurgusu oluşturulamamışken o sezona bu hedefe yakın kurulan
takımın daha sezon başı böyle bir sonuç alması hemen ertesi gün hocanın
gönderilmesi ve bir futbol efsanesi Kadri Aytaç'ın takımın başına
getirilmesi sonucunu doğurmuştu.
Şehir hareketlenmiş ve hafta sonu oynanacak olan
Dıyarbakırspor maçı için heyecanlı bir ortam oluşmuştu ve maça bir kaç
gün kala yerel gazetelerde Diyarbakır'ın hocası Fevzi Zemzem'in bir
açıklaması yayınlandı. "Konya'ya
Mevlana ziyaretine geliyoruz, bizde Mardin gibi Konyaspor'a 5 atacağız
ve Mevlana türbesini ziyaret edip döneceğiz."
Bu açıklama ile birlikte şehir iyice hareketleniyor ve
maç günü Fevzi Zemzem tünel çıkışında göründüğü anda stadı tıklım tıklım
doldurmuş öfkeli taraftarların sinkaflı tezahürat ile neye uğradığını
şaşırıyor, bu hava ile birlikte Konyaspor maçı 1-0 kazanıyor, kayboldu
sanılan şampiyonluk havasına tekrar giriyordu.
Adamcağız “Ben
Konyalılara ne yaptım ki, bu kadar tepki gösterdiler?” diye
şehirden bir kaç tanıdığına sorunca öğreniyordu, kendisinin söylemediği '5
çekeceğiz' açıklamasının detayını!!
Mesele günler sonra anlaşıldıki maç öncesi sıkıntıyı
görüp şehri hareketlendirmek ve futbolcuları hırslandırmak isteyen iki
acar yönetici Gençlik Kolları Başkanı Şemsi Sinangil ve yardımcısı
Mehmet Özcan bu açıklamayı Fevzi Hoca'nın BASIN DANIŞMAN'ı sıfatıyla
yapmışlar ve bir şekilde yerel basını da atlatarak yayınlanmasını
sağlamışlardı. Acaba diyorum Galatasaray maçı sonrası Gençlerbirliği
maçı öncesi böyle bir acarlık işe yararmıydı?
xxx
Dönelim “Aziziye Cami “civarına.
Caminin kuzey girişi önündeki buzdolaptan su içiyorduk
sıcak bir yaz günü. Önce sert bir tokat sesi sonra birlikte olduğumuz
amcaoğlum, Konya ağzıyla (amcazadem) Ahmet Baykan'ın kaaaç feryadı ile
ok gibi fırlayıp dükkana doğru kaçmaya başladık. Omuzunda urgan ipi ile
çarşılarda dolaşıp duran ve bazı lüzumsuz muziplerin “Salma
Helil” cümlesi ile kendinden geçip sağa sola saldıran meşhur “Deli
Helil”in yolu o gün buzdolabından su içen bizlere düşmüştü.
Kendimizi dükkana attığmızda şaşkınlıktan olacak her halde uzun süre
kahkahalarla gülüp durmuştuk ama bir daha o buzdolabından su içtiğimi
hatırlamam.
Büyük Halamın iki oğlu ile birlikte ticaret yapıp
onların “Zeki
Dayı” hitapları tüm
“Ahmet Efendi” çarşısı kalfa ve tezgahtarları tarafındanda
benimsenince o gün bu gün “Zeki
Dayı” olarak bilinen babam sık sık “Hacıveyiszade
Mustafa Efendi”ye ait gerek duyduğu, gerek bildiği
güzelliklerden sık sık bahsederdi.
Mesela bakırcılık yaptığı yıllarda öğle namazı vakti
geçmeye yakın “Eski
Buğday Pazarı”ndaki dükkanının önünde ıbrıkle abdest alırken
ikindin namazı için oradan geçen mübareğin "Evladım
sizi camide göremiyorum herhalde üzerimiz temiz değil diye arkalara
duruyorsunuz" uyarısını dinlemişimdir hep. Nezakete bir bakın.
Bir cümlenin içinde hem cemaate davet var hem de artık o anda öğle
namazının kılınmasının doğru olmayacağı uyarısı var.
Yine her sabah namazı, ama Harmancık ama Hasanköy
taraflarından “Aziziye
Cami”sine mübareğin cemaatine dahil olmak için koşup gelen
birisi o sabah ancak ikinci rekâta yetişebilmiş ve namaz bitene kadar
bunun üzüntüsü ile yanıp durmuşken, tesbîhat bitip hücresine doğru
yürüyen mübareğin o kişiye senin o bir rekâtı benim iki rekat ile
değişelim teklifi ile Hasanköy'lü amcanın kendinden geçtiğini
dinlemişimdir.
Bizde oğlu “Mehmet
Efendi”nin “Aziziye
Cami”sinde imamlığının son dönemine yetişerek, arkasında namaz
kılma imkanı bulduk ve yine yıllar sonra 40'lı yaşlarımızda
öğrencilerinden olan ve “Toptancılar
Çarşısı”nda sabahları dükkan dükkan dolaşıp Kuran'ı Kerim
okutan Ali hoca ile biraz olsun cahilliğimizi giderecek tedrisat
yapabilme imkanı bulduk çok şükür.
NOT: Laf lafı açarken,
konudan konuya geçerken, “Salma
Helil”den bahsederken, bizim çarşının, yani “Ahmet
Efendi” çarşısının gülü, Hakkı'nın da “Hakkı”ını
vermemek, ondan sözetmeden geçmek olmaz. Anlayacağınız haftaya da
burdayız efendim |